Alışkanlıkları değiştirmek elimizde!

Güneş değişimin simgesidir.

Yaşantımızda zaman zaman bizi yavaşlatan, bize yük olan alışkanlıkları, inançları, davranışları fark edip, artık bunları terk etmek, daha mutlu ve doyumlu olabilmek için, olumlu yönde değişmek isteriz.


Potansiyelimizin kapasitesini kullanarak kendimizin mümkün olan en iyi versiyonunu gerçekleştirmek aslında elimizde.

Yaşamın sonsuz seçeneklerinden kendimiz için en uygun olanı seçebilir, bunu uygulayıp, sürdürerek yeni alışkanlığımız haline getirebiliriz.

Bir çok kere ben de çeşitli alışkanlıklarımı değiştirmek istedim. Bazılarında başarılı oldum, bazılarında olamadım. Bugün artık en azından bunların nedenlerini biliyorum. Değişimin tamamen benim tercihlerime bağlı olarak gerçekleşeceğini öğrendim.

Türlü bahaneler veya suçlanacak birilerine gerek yok, her şey sadece bize ve tercihlerimize bağlı .

Değişim kelimesi Çince de kriz anlamına geliyormuş. 2 sembolün beraber kullanımı ile ifade ediliyor: gizli tehlike ve potansiyel fırsat. Değişimin içinde tehlike var, gizlilik var ve potansiyel fırsat olduğu için bir de vaat var.

Değişim deyince önce içimizde bir şüphe oluşuyor . Yeni durumda ne ile karşılaşacağımızdan çok emin olamıyoruz. Bilinmezliklerle dolu olduğu için de hemen kolaylıkla kucak açmıyoruz ona. Eski halimize iyi kötü alışmışız, nasıl baş edeceğimizi biliyoruz.

Direnç, erteleme ve korku değişimin karşısındaki engellerden bazıları

Direnç ne hissettirir? Huzursuzluk, mutsuzluk, anlaşılamayan bir suçluluk duygusu. Hissettiğimiz bütün bu olumsuz duyguları teskin etmek için ne yaparız ? Çok yeriz, çok içeriz, internette fazlaca oyalanıp, gereksiz ne varsa yaparız. Bütün bunlar olumsuz duygularımızı bastırmak için ,direncin yansımaları.

Erteleme bizi geçici olarak sorumluluk almaktan korur. Ertelemenin bir başka sebebi de yapılacak işin altından kalkılamayacağı duygusu ve özgüven eksikliği. Nereden başlamalı, ne yapmalı ? En iyisi ertelemeli. Erteledikçe rahatlayacağımıza aksine, stres, güven kaybı, uyku bozukluğu, kendini eleştirme, türlü olumsuz duygular çıkar ortaya. Geçiştirmek için çeşitli bahaneler buluruz ama yine de rahat edemeyiz bir türlü.

Korku ise bilmemek ve emin olmamaktan kaynaklanıyor. Araştırmalara göre insan genlerinden gelen 2 gerçek korku var ; yüksekten düşme ve yüksek ses korkusu. Diğer bütün korkular sonradan öğrenilmiş korkular.

Korktuğumuz her ne ise bir tarafa bırakıp, yapılmak istenilene odaklanmamız önemli. Korkunun geçmesini beklemek boşa vakit kaybından başka bir şey değil çünkü geçmeyecek. Korku hep olacak.Onu kabul edip, onunla beraber yola çıkmalıyız. Korkuya rağmen harekete geçtiğimizde, akıllıca riskler alıp, temkinli davranırız.

Bize yararının olmadığını bildiğimiz bazı alışkanlıklarımızı devam ettirmemizin sebebi nedir acaba?

Sigaranın zararlı olduğunu biliyoruz, yine içiyoruz. Tatlı ya da hamur işini çok yiyince kilo alacağımızı biliyoruz, buna rağmen yiyoruz.

Bize sağladığı fayda nedir ki devam ettiriyoruz bu tutumumuzu?

Vaz geçemediğimiz her davranışımızın arkasında , o durumdan elde ettiğimiz adına ister gizli kazanç,ister haz diyelim bir doyum var. Kişilik sistemimizin en ilkel yapısı olan biyolojik yapımız, id, haz ilkesine göre çalışır. Bu yapıda düşünce ve akıl yok, sadece duygu ve davranış var. O nedenle haz duygusu önemli, tatmin edilmeli.

Sürdürdüğümüz her davranışın ardında durumdan elde ettiğimiz bir doyum, kendimizi koruma, gizli kazanç var. Mesela sigara, zararlı ama bazen arkadaşımız oluyor, bazen stresimizi atıyor, bazen de kilo almamızı engelliyor. Ya da çocukları için çok fazla endişelenen bir anne böyle davranarak kendini çoçuklarına çok düşkün hissediyor .

Değişiklik yapmak istediğimizde önce alışkanlığımızın bize sağladığı doyumu keşfedeceğiz. Bu duyguyu belirledikten sonra yerine yeni davranışımızla ilgili sağlıklı başka bir alternatif koyacağız ki, değişikliği yapabilelim, sürdürebilelim.

Aklımızın söylediği “sigara zararlı, bırak” bizi bir yere kadar götürür. Bize doyum sağlayacak yeni alternatifi koymadıysak, gizli kazancımızı belirlemediysek, bir süre sonra tekrar eski davranışımıza geri döneriz.

Değişimi yaparken odağımızı yapmak istediğimize çevirmemiz çok önemli, yapmamamız gerekene odaklanmayacağız.

Örneğin odak sigarayı bırakmak veya rejim yapmak değil, sağlıklı olmak vs. gibi doyum sağlayacak başka bir olumlu hedefte olmalı.

Bir davranışı yapmamak için kendimizi engellediğimizde onu daha çok yaparız. Yapmamaya odaklandığımız şey ürer. Düşüncemiz neye odaklanırsa, onu üretir.

Beyin “yapma” komutunu bilmez. Klasik örnek “Kırmızı köpek düşünme “ dendiğinde aklımıza hemen kırmızı köpeğin gelmesi gibi.

Değişim yolunda atacağımız ilk adım doyum sağlayacağımız yeni hedefe odaklanmak olmalıdır.

Değişimi sadece kendimiz istediğimiz için yapacağız, başkaları için değil.

Değiştirmek istediğiniz alışkanlığınız sizde neyi besliyor acaba?

Bilge
Mayıs 2013






0 yorum :