• Gündelik

    Günün getirdikleri, bazen çarşı pazar, bazen sergi konser...

  • Bilgece

    Kişisel Gelişim Notlarım

  • GeziYorum

    Yolculuklarım, yaşadıklarım, gözlemlerim...

  • Yemek

    Lezzetli tarifler, şık sunumlar, kitaplar, lokantalar...

  • Her Yer İstanbul

    İnsan bir kere sevmeye görsün anladım
    Nereye gidersen git, orada İstanbul...

    Ümit Yaşar Oğuzcan

Milano etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Nikah dolayısıyla Milano

0 yorum

Mayıs ayında kuzenimin nikâhı için Milano’ya gittim. Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan ilk defa yurtdışına uçtum, açıkçası havaalanı beklerken hiç keyifli değildi. Aydınlatması, mağazaları, yerleşimi ile sanki inşaatı devam ediyor da eksiklikleri tamamlanacak gibiydi. İnsanda bir an önce orayı terk etme isteği uyandırıyor.


Milano seyahatim  kısa sürdü fakat çevreyi görmek  açısından çok verimli oldu. Milano' ya ilk gidişimdi ve moda şehri olduğu dışında pek bilgim yoktu. Halen de diğer İtalya şehirlerinin yanında turistik açıdan pek özellikli olmadığını düşünüyorum.

 Dünyanın en büyük gotik katedrallerinden biri olan meşhur Doumo Katedralinin yakınında, biraz güneyine doğru, merkeze yürüyerek 5-6 dakika mesafede bir otelde kaldım. Otelin hemen yanında metro istasyonu olduğu için her fırsatı değerlendirip kısa sürede bir çok yer gördüm.

Kaldığım yer, son zamanların popüler bölgesi olan, Navigli’ ye de çok yakındı. Navigli küçük bir kanal boyunca uzanan, Milano’nun çok gözde olan bohem semti. Katedralden güneye doğru yürüyerek yaklaşık 10-15 dakikalık mesafede. Kanalın etrafında bir çok küçük dükkan, eskici, antikacı, restoran ve cafe bulunuyor. Pazar günü ise erken saatlerde kurulan ve gün boyunca devam eden bir Antika Pazarı var. Kanalın iki yanı boyunca uzanan tezgahlarda ağırlıklı olarak cam ve porselen olmak üzere çok çeşitli objeler bulmak mümkün. Benim için şehirdeki en özellikli bölge Navigli’ydi. Tezgahlardaki  fiyatlar çok ucuz olmasa da, gezmesi çok keyifliydi.
Malum Milano moda şehri, burada her markayı görmek mümkün. Meydanın, dolayısıyla Doumo  Katedrali’nin  çevresi,  özellikle şehrin en şık bölgesi olan Montenapoleone  modayı takip eden,  alışveriş ve marka sevenler için gerçek bir cennet.

Meydana açılan Galleria Vittorio EmanueleII ise içinde Prada, Louis Vuitton gibi markaların ve cafelerin olduğu güzel ve geniş bir geçit. Cam tavanı ve bir çok yöne açılan girişleriyle çok ihtişamlı duruyor.
Katedralin güneyine Navigli’ye doğru inen caddelerde ise daha küçük ve uygun fiyatlı dükkanlar var.
Milano da  nikaha katıldığımızdan şehri gezmek için kısıtlı bir sürem  oldu. Aksi gibi sabah başlayan şiddetli yağmur ancak öğleden sonra kesildi ve hava oldukça soğuktu. Yağmur altında kısa bir sürede  şehri  tanıma çabası,  çabucak da olsa meydandaki müzede gezilen  Modigliani ve Andy Warhol sergilerinin ardından , nikah, kokteyl ve akşam yemeği ile Milano' da ilk günümü bitirdim.

Como'da bir güzel: Bellagio
Ertesi gün bütün davetliler hep birlikte İstasyonda buluşup  tren ile Como Gölü'ne gittik. Yolculuk yaklaşık bir saat sürüyor. Hızını kesmeyen yağmur bizi pek rahat dolaştırmasa da, Como’nun içinde  küçük bir turdan sonra gölün çevresindeki en güzel yerleşim birimlerinden biri olan Bellagio’ya gitmek üzere tekneye bindik. Bizim Boğaz da çalışan yolcu gemilerinin küçüğü diyebileceğim bir tekne ile yaklaşık yarım saat süren bir deniz yolculuğu yaptık. Tekne göl boyunca çevredeki  iskelelere uğradı.Biz Bellagio’ da indik. Bellagio gölün en güzel yeriymiş ve bir çok ünlünün  burada yazlık evleri varmış. 

Villa Melzi Bahçeleri
Geldiğimiz yerdeki doğanın ve çevrenin güzelliğini  anlatacak  kelime bulamıyorum. Adı Villa Melzi Bahçeleri olan  bir parkın içinden geçerek, yemek yiyeceğimiz yere gittik. Hayatımda arka arkaya en çok resim çektiğim yer olduğunu  söyleyebilirim. Yanda ve aşağıda görülen resimleri ben telefonum ile çektim dersem, biraz anlatabilirim sanırım. Bellagio’nun  küçük dükkanlarla dolu  dar sokaklarında  gezmek çok keyifliydi.
Dönüşte tekne ile gölün üzerindeki başka bir belde olan Varenna'ya ulaşıp, oradan Milano ya giden trene bindik.

Galata'nın Cenevizlileri
Gezimin son gününde ise Milano dan  Cenova’ya gittik. Yol araba ile otobandan yaklaşık bir saat sürdü. Şişhane'deki Galata Kulesini yapan ve Galata bölgesinde uzun süre yaşayan deniz ticaretinde becerikli Cenevizlilerin memleketini merak ediyordum doğrusu. Cenova  tam bir liman kenti. Limandaki marina tıklım tıklım. Gösteriler, eğlenceler, gürültü, ne ararsan var. Biz şehrin en eski yerleşim bölgelerinin olduğu  içlerine doğru kıvrıldık hemen .Bazı  sokaklar, karşılıklı iki pencereden uzanıp bir şeyler alınıp verilebilecek kadar dar. 

Bana ilginç gelen daracık sokaklarda yürürken,bir köşeyi döndüğünüzde birden karşınıza ihtişamlı koca bir yapının çıkması. Bazen bir kilise, bazen küçük bir saray yavrusu   bazen de koca  bir meydan. Eskiyi çok güzel korumuşlar, yeniler ile beraber çok güzel uyum içinde bir arada yaşatıyorlar. Etkileyiciydi.

Güzel bir Cenova turu, bol bol yemek içmekten sonra ver elini tekrar Milano ve ertesi sabah erkenden şehirden ayrılış.Kısa bir sürede hiç ara vermeden yağan yağmura rağmen hız kesmeden gezilen, mutlu bir olaya imza atılan dört harika gün oldu benim için.
 Dönüş yolculuğunda uçağa bindiğim andan inene kadar hayatımın en gürültülü, en yüksek sesli konuşulan  yolculuğunu yaptım.Çoğunluğunu İtalyan yolcuların oluşturduğu uçakta sesler bir ara o kadar yükseldi ki, hostesler bile kendi aralarında " uyarı anonsu yapsak mı acaba "diye gülüştüler.
Kısacası çok keyifli, güzel anılar bırakan bir seyahat oldu. Milano'ya bir daha  yolum düşer mi bilmem ama umarım Como’dan tekrar geçerim.

Mayıs / 2013



Devamını Oku »